09.10.2019

Haydar Bekiroğlu; “Müslümanların Alamet-i Farikası Camiyle İç İçe Olmaktır.” dedi

Haydar Bekiroğlu; “Müslümanların Alamet-i Farikası Camiyle İç İçe Olmaktır.” dedi 

Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlama etkinlikleri, Müftülüğümüzce düzenlenen “Cami ve Hayat” konulu konferans programı ile devam etti.

Gençlik Merkezi Salonunda Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayıp “cami ve hayat” konulu sinevizyon gösterimi ile devam eden programda il Müftüsü Faruk Gürbüz açış konuşması yaptı.

Müftü Gürbüz  konuşmasında özetle; “Hayatın merkezinin  camiler olduğunu, camisiz bir hayatın düşünülemeyeceğini, camilerin ancak Allah’a iman edenler tarafından imar edilebileceğini, sadece ibadet mekanı olmadıklarını, Peygamber efendimiz Medine’ye hicret ettiğinde 14 gün kaldığı Kuba’da    ilk işinin cami yapmak olduğunu, akabinde inşa ettiği Mescid-i Nebevi’de ibadetin yanında  devlet işlerinin de yürütüldüğünü” söyledi.

İlahi dinletisinin ardından kürsüye gelen Başkanlık Müşaviri Haydar Bekiroğlu konuşmasına; “Ahmed-i Hani, Molla Hüseyin Bateyi, Ali Hariri, Abdussamet  Babek,Seyit Taha-i Hakkari ve daha bir çok alimin yaşadığı şehirde, din görevlileri ve Hakkari halkı arasında olmanın mutluluğunu yaşıyorum.” diyerek başladı.

Cami ve hayat, Müslümanlığın en önemli konularından biridir diyerek konuşmasına devam eden Bekiroğlu; İslam dini Müslümanlara Allah’ın bir ikramıdır. Mutlu bir hayatın anahtarı İslam’ı anlayıp yaşamaktır. Dinimizi en iyi yaşayabileceğimiz mekanlar da camilerdir. Peygamber efendimiz döneminde hem ibadet hem de devlet işlerinin yürütülmesinde kullanılan camiler bu gün neden dolu değil diye kendimizi sorgulamamız lazım.  Müslümanlığın alamet-i farikası camiyle iç içe olmaktır. Fatiha suresinde Yüce Allah camilerde niçin toplanmamız gerektiğini  bize öğretiyor. Her Fatiha suresini okuduğumuzda hep beraber sana kul olacağız, sadece sana sığınacağız, senden dileyeceğiz diyerek bütün müslümanlar adına konuşuyoruz. Bize doğru yolu göster deyip Fatiha bittiğinde amin diyoruz. Bu da Müslümanların bir olduğunu, beraber olduğunu,  bencil olmadıkları göstermek açısından önemlidir.

İnsanlar niçin camiye az geliyor diye kendimizi sorgulamayız. Bunun sorumlusu biziz. Çünkü biz İslam’ı gerektiği gibi anlatamadık. Alimlerin söylediklerini kendimiz yaşamadık. Din alimlerinin söyledikleri başka bir şey bizim yaşadığımız başka bir şey. Dünyada en fazla kitap okuyan ülkelerin ilk on sırasında bir tane Müslüman ülke yoktur.  Halbuki İslam’ın ilk emri “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku” değil mi? Öyleyse Müslüman olarak niçin Kur’an-ı Kerimi, hadis-i şerifleri ve alimlerimizin kitaplarını okumuyoruz? Haftada en az bir kitap okumalıyız. Ancak çalıştığımızın karşılığını alabileceğimizi unutmamalıyız. 

Çocuklarımızın sapkın ideolojilerin tuzağına düşmesini istemiyorsak, dinimizi, din alimlerimizi, onların eserlerini, Yüce Allah’ı, İslam’ı ve Hz. Peygamberi anlatan yazılarını, şiirlerini anlatmamız ve okutmamız gerekir diye düşünüyorum.

Tarih boyunca Camiler medeniyetin merkezi olduğu için her dönemde yerleşim yerlerinin merkezine inşa edilmişlerdir.   Camiler iki şekilde imar edilir. Birincisi camiyi inşa etmektir. Efendimiz (sav) buyurur ki “Kim Allah rızası için bir mescit inşa ederse Allah ona cennette bir ev inşa eder.” Bu camiyi yapmakla ilgilidir. Bir de caminin içerisinde gençlerle, çocuklarla, engellilerle, kadınlarla kısacası halkın her kesimiyle buluşup  asıl manevi imarı yapmaktır. Peygamber efendimiz “İnsanlar camide buluşup ibadet ederlerse Cenab-ı Allah onlara azab etmez” diye buyuruyor. Bunun için camilerimize sahip çıkalım. Cami ve cemaate devam edelim. Çarenin İslam ve Müslümanlıkta olduğunu unutmayalım.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Konferans programına il müftümüz Faruk Gürbüz’ün yanı sıra, daire amirleri, din görelileri ve kalabalık bir vatandaş gurubu katıldı.